March 8, 2013

Ejderha Dövmeli Kız (Millennium, #1) - Stieg Larsson

Ejderha Dövmeli Kız (Millennium, #1)Ejderha Dövmeli Kız by Stieg Larsson
My rating: 5 of 5 stars


Mikael Blomkvist, a once-respected financial journalist, watches his professional life rapidly crumble around him. Prospects appear bleak until an unexpected (and unsettling) offer to resurrect his name is extended by an old-school titan of Swedish industry. The catch—and there’s always a catch—is that Blomkvist must first spend a year researching a mysterious disappearance that has remained unsolved for nearly four decades. With few other options, he accepts and enlists the help of investigator Lisbeth Salander, a misunderstood genius with a cache of authority issues. Little is as it seems in Larsson’s novel, but there is at least one constant: you really don’t want to mess with the girl with the dragon tattoo.

Millennium Üçlemesi için genel yorum.



Ejderha Dövmeli Kız

Raiting 5/5

Kitabın orijinal adı "Män som hatar kvinnor", "kadınlardan nefret eden adamlar" anlamına geliyormuş ki aslında ismin kendisi bile büyük spoiler olmasına rağmen kitabı "Ejderha Dövmeli Kız"dan daha iyi temsil ettiği kesin. Ejderha dövmeli kızımız iki ana karakterden biri olmasına rağmen olayların merkezinde değil zira. Yanlış bilmiyorsam yazarın ölümüyle yarım kalan 4. kitap tamamen Lisbeth karakterine odaklanmış ve ejderha dövmesi de dahil tüm dövmelerin sırrı ortaya çıkıyormuş. Belki "Ejderha Dövmeli Kız" o kitap için daha uygun olabilirdi ama beyefendinin kızarkadaşı ve ailesi arasındaki problemler bitmediği sürece ne kitabın kalanı yazılacak ne de biz Lisbeth'in sırlarına vakıf olacağız.

İsimle çok oyalandım ama başka ne kusur bulabilirim bilemediğimden. Ama şuradan başlayabilirim: Yazar hiçbir şeyi okuyucunun hayal gücüne bırakmıyor, her şeyi en ayrıntılı haliyle önümüze koyuyor. Karakterleri tanıtmaya başladığı andan itibaren, karakterlerin yollarının kesişmesine kadar uzuuun bir yolculuk yapıyoruz. Her ne kadar yazarın tarzı kendini okutsa da bir süre sonra yorucu hale gelmeye başlıyor. 10 sayfa okuyup 100 sayfa okumuş gibi hissettim çoğu zaman. Ama kırılma noktasına geldiğiniz andan itibaren hayatınızdaki her şey ikinci planda kalıyor ve kitabı bitirmeden bırakamıyorsunuz.

Bu kitapla ilgili bir diğer canımı sıkan nokta da karakterler oldu. Mikael Blomkvist biraz fantezi ürünü ve gerçeklikten uzak geldi. Bizde gazeteciler onun kadar cesur olamıyor malum, alışık olmadığım için de olabilir ama kadınlarla ilişkileri, meslek hayatı... ideal erkek yaratayım derken ucunu kaçırmış sanki yazar. Nazar değmesin bir uçan kuş kurtuluyor kendisinden. Birkaç yerde kendisinden "out of shape" diye bahsediliyor demek ki bu işin sırrı fiziki özellikleri değil, ama birlikte olduğu kadınlara entelektüel yanını gösterecek kadar vakit harcamıyor. Bilemedim, şeytan tüyü var herhalde diyerek kapatıyorum konuyu.

Lisbeth'e gelirsek, aynı gerçeklikten uzak olma durumu onun için de geçerli. Karakterle ilgili spoiler vermek istemiyorum. O yüzden kısa keseceğim. Şahsen okuduğum kitaplarda kadın karakterlerin güçlü olması benim için çok büyük bir artı. Başkasına bağımlı, kendi ayakları üzerinde duramayan, kurtarılmaya muhtaç kadın karakterlerden nefret ediyorum. Lisbeth'e ise imrenmemek mümkün değil. Her ne kadar kendimi onun büyüsünden kurtaramamış olsam da, onun durumunda bir kadın için yaptıkları biraz gerçeküstü kalmış.

Bir de ciddi bir polisiye beklerken Cold Case ile karşılaştım ki, sormayın. Ama yukarıda bahsettiklerim dışında kitapta kusur bulamadım ki söylediklerim de beni çok rahatsız etmedi. Ama eğer buçuklu puan verebiliyor olsaydık muhtemelen puanım 4.5 olurdu.


No comments:

Post a Comment

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...